Ülkemizde anket yapılsa ve katılanlar doğru cevap verse, inanıyorum % 95’i sağcıyım, solcuyum, milliyetçiyim, ülkücüyüm muhafazakârım, devrimciyim, liberalim, şeriatçıyım, ümmetçiyim, turancıyım, tarikatçıyım, cemaatçiyim, milli görüşçüyüm, falan partiliyim, filan partiliyim şu veya bu dernek üyesiyim der. En fazla % 5’i de insanım diye cevap verir.
Bize göre Türk idarecilerinin asırlardır en büyük yanlışı da budur. Bir türlü insan olmayı, hakkı-hukuku ve adaleti öne almayı istemediler. Demek ki insanları kullanmanın, kolay idare etmenin en iyi yoluda budur. Belirli sıfatlar takarak aralarında ki birliği bozma ve birbirine düşürmedir. Çünkü birbirine düşen inanlar asla birlik kurup haklarını arayamazlar.
Belirli sıfatlarla kendilerini ifade edenler, ne yazikki kendini aldatmaktadırlar. Çünkü haklarını alamayarak maraba durumuna düşmektedirler. Veya başkalarının haklarını alabilmek için birlikten yana değil de idareciler tarafında yer almaktadırlar. Bu ahval ve şeraitte, Türk Halkı dik durmayı, hakkını almayı, haktan ve adaletten yana olmayı hiçbir zaman beceremez.
Herşeyden evvel adam olmayı, basitçe tarif edersek; İşe Yarama, haksızlık karşısında susmama ve yere düşen hakkı yerden alıp kaldırma şeklinde tarif edilebilir. Aynı zamanda, evrensel insan haklarını da bilme ve yaşamadır. Bunlardan daha sonra şunculuk, bunculuk gelmelidir. Bu hakların başında öncelikle özgürlük, eşitlik, hukuk, sanat gelmelidir.
Osmanlı İmparatorluğuna batı anlamında bir şekil vermek ve özellikle ortaya çıkan İNSAN HAKLARI ilkelerini, ülkede yaşayan halklara da tanımak ve uygulamak için 3 Kasım 1938’da Tanzimat Fermanı ilan edildi. Bu fermanın başlıca maddeleri:
1- Dayak, işkence ve angarya kaldırılacak.
2- Rüşvet ve kayırma kalkacak.
3- Kanun önünde eşitlik.
4- Topluluğun ve şahsın tasarruf hukuklarına saygı.
5- Vergiler hususunda eşitlik.
6- Mahkemelerde şahitlik konusunda eşitlik. Şeklinde olan maddeler gayrimüslimlere ve azınlıklara önemli haklar ve imtiyazlar tanımış olmasına rağmen kara gözlü Türklere pek bir şey getirmemiştir.
1839 yılından dan, 2022 yılına kadar geçen 183 yılda, Tanzimat Fermanında halklara tanınacak olan 6 maddelik haklarda Dünya standartlarına uygun bir iyileşme maalesef görülmemektedir.
1- Dayak, işkence kısmen kaldırıldı ama angarya devam ediyor,
2- Kalkacak olan, Rüşvet ve kayırma aynen devam ediyor,
3- Kanun önünde eşitlik bağımsız mahkemelerde olacağı için şu ana bağımsız, ehliyet ve liyakat sahibi istisnalar hariç hâkim ve savcıların varlığından bahsetmek oldukça zor,
4- Topluluğun ve şahsın tasarruf hukukuna saygıya gelince bu madde bugün dahi yeteri kadar bilinmemektedir,
5- Vergilere eşitlik maalesef sağlanamamıştır,
6- Mahkemelerde şahitlik konusunda eşitlik sağlanmış. Ancak savcıların hazırladığı araştırma, soruşturmada, hâkimlerin hazırladığı kovuşturmada, avukatların hazırladığı savunmada istisnalar hariç tamamen başıboşluk var. Çünkü adaleti oyalama, yanıltma davranış ve hazırlıklarında ortada bir yaptırım müeyyidesi yok.
183 yıl boşa geçmiş demiyoruz ama çağı yakaladığımızı da söylemek ve iddia etmek haylı zor. Yerine gelmeyen veya geç gelen adalete de adalet demek pek mümkün değil.
HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA