(ANALİZ ) RASİM GÜL

Tarih: 08.01.2024 10:44

Zekâ, Kalp ve Dürüstlük

Facebook Twitter Linked-in

Zekâ, Temiz Kalp, İdeal ve dürüstlük söz konusu olunca toplumumuz, azda olsa zekâ ve temiz kalp üzerinde duruyor. İdeal ve dürüstlüğü önemsemiyor. Halbuki ideal ve dürüstlük yoksa veya zayıfsa zeka ve temiz kalpten önemli bir şey beklenmez. Dolaysıyla toplumun, nereye gittiğini, kimse kontrol edemez. Türk halkı bu durumu defalarca yaşadı
Milletler camiasında beklediği saygıyı görmesi söz konusu olamaz. İdeal ve dürüstlük olmadan, zekâ ve temiz kalp bu saygıyı sağlayamaz. Atatürk’e ve arkadaşlarına içte ve dışta derin bir saygı vardı. Çünkü ideal ve dürüstlük vardı. Nereden gelip nereye gittiklerini iyi biliyorlardı. Zekâ üst düzeydeydi, kalp Türk Milleti için çarpıyordu.  
Türk Milleti en az 250- 300 yıldır, toplum olarak sağlamaya çalıştığı dürüstlüğe erişemedi. Nedeni, idarecilerin ve halkın önem veriyormuş gibi görünmesine rağmen, uygulamada önem vermiyordu. En açık delili, ehliyet ve liyakate, bilime, vatan, millet ve bayrak sevdasıyla yaşayanlara değer vermedi. Tam tersi, ciddi şekilde cezalandırdı.
Ne yazık ki halen devam ediyor. Osmanlının Devşirme modelinde olduğu gibi katıksız, Milletten yana olanlar, yanlışlarında idarecilere hayır dedikleri için yöneticilerin işine gelmiyordu.   
Diline, kültürüne, inancına ve dünya gerçeklerine önem vermeyi, soyunun ve varlığının geleceğini düşünmeyi gündemden çıkartmak için ne yazık ki, Türk toplumu elbirliğiyle uğraşır hale geldi. 
Namık Kemal, Atatürk, Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal, Necip Fazıl Kısa kürek gibi yüzlerce, kendini halkına adamışlar, sadece halkı heyecanlandırmak ve kendilerini alkışlatmak ve yönlendirmek için kullanılıyor. Bu duruma aklı selim olanlar ses çıkarmıyor. Upuzun yatıyor, ayağa kalksa yetecek.
Zekâ: İnsanın düşünme, akıl yürütme, gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü. Zekaya aynı zamanda; akıl, feraset, dimağ ve İdrak da deniliyor.
Temiz Kalp: ‘’Merhamet, şefkat etmek’’ ve günahlardan temiz olmak, aldatma ve haset olmayan demektir. İyi kalp: Başkaları için hep iyilik düşünen, iyi yürekli. 
İdeal: Ülküdür, hedeftir. İdeali olan insan da buna bağlı olarak YAŞAYAN demektir. İdealist olabilmek hem davasının hem hedefinin hem de idolünün olması ile mümkündür. Bir kuruluşun, bir kişinin peşinden gitmekle idealist olunmaz.                                                                                                            
Dürüstlük: Doğruluğu benimsemek ve doğru olmak demektir. Dürüstlük; özde-sözde, yaşayışta doğru ve tutarlı olmak demektir. Özde- sözde ve yaşamda dürüstlük insanın içinin ve dışının bir olmasıdır. Düşündüğünü ve inandığını neyse, onu söyleyen ve yapandır.
Dürüstlük olmazsa, verilen sözler tutulmaz, devlet yönetimlerinde yolsuzluk olağan sayılır. Örnek olarak, ‘’ Çalıyor ama çalışıyor’’ halkta yerleşir. Bir toplumda dürüst olmama kınanmıyor, tam tersine açıkça veya dolaylı kabul ediliyorsa, bunun topluma ağır maliyeti olur. Ve toplumun iki yakası bir araya gelmez. Mutluluğu mumla arasa dahi bulamaz.
Zekâ, kalp ve dürüstlüğü, kısaca açıkladıktan sonra, bunların gelişmediğini söylemek hiçte isabetsiz görünmüyor. Çünkü insanlarımızın söylemleri ile eylemleri tutmuyor. Toplumumuzda dürüstlüğün pekte önemli olmadığı görülüyor. 
Özellikle siyasi hayatta, aldatma, oyalama ve yalan söylemenin normalleşmesi, bürokrasinin de aynen takip etmesi, dürüstlüğün kıymeti harbiyesini tamamen ortadan kaldırıyor.  
Toplumumuz düşünmüyor, akıl yürütmüyor, gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarmayla ilgilenmiyor. Kendi kendine bişeylere itiraz ediyor, Birileriyle kavga etmeye can atıyor. Kavga edecek kimse bulamazsa, evde, apartmanda, mahallede hatta camide huzursuzluk çıkartıyor. Dolaysıyla hiç ilgilenmediği hakkını arama oluyor. Merhamet, şefkat, iyi kalpliliğe de pek rastlanmıyor. Dolaysıyla, dürüstlükte otomatikman ortadan kalkıyor.
Gerçekten Zekayi, iyi kalpliliği, ideali ve dürüstlüğü, savunan insanlara, zavallı- beceriksiz sıfatı yakıştırılıyor. Ülkemizde, idarecilerin baskı ve taraf tutmasından dolayı, içi dışı bir olan, düşündüğünü ve inandığını söyleme oldukça risk taşıyor. 
Hülasa 21. yüzyılın ilk çeyreğinde toplumun geldiği veya getirildiği durum, hiç gelecek vadetmiyor. İnsanlarda dürüstlük ve ideal yoksa zekâ ve kalp pek bir işe yaramıyor.  Türk halkı, yüzyıllardır ne aradığına karar veremediği için başına gelenleri kabullenmiş durumdadır.  
             HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —