Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi", komisyondan geçerek Genel Kurul gündemine geliyor. TEMA Vakfı ise bu teklife karşı kamuoyunu bir kez daha uyardı:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan ve 20 Haziran’da komisyondan geçen “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Genel Kurul gündemine geliyor. TEMA Vakfı, teklifin doğayı, yaşamı ve ortak geleceğimizi tehdit ettiğini vurgulayarak kamuoyuna ve karar vericilere bir kez daha çağrıda bulundu: “Bu yasa teklifinin derhal reddedilmesi gerekiyor.”
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, teklifin sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve hukuki boyutlarda da ciddi riskler barındırdığına dikkat çekti. Ataç, “Maden Kanunu, 1985’te yürürlüğe girdiğinden bu yana tam 30 kez değiştirildi. Bu değişikliklerin neredeyse tamamı madencilik faaliyetlerini kolaylaştırdı, doğa koruma önlemlerini ise ya zayıflattı ya da etkisiz bıraktı. Özellikle 2004’te yapılan değişikliklerle ormanlar, milli parklar ve çevre koruma alanları bile madencilik için açılabilir hâle geldi. Artık neredeyse Maden Kanunu, diğer tüm doğa koruma yasalarının üzerinde bir yasa gibi konumlanıyor” dedi.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinin de yıllar içinde adeta formaliteye dönüştüğünü belirten Ataç, 2009 yılında yayınlanan bir Başbakanlık Genelgesi ile bu süreçlerin daha da etkisizleştiğini kaydetti. “Bugüne kadar yapılan hiçbir düzenleme, doğal ve kültürel varlıklar üzerinde bu teklif kadar baskı kurmamıştı. Bu teklif, doğayı korumayı bir engel olarak gören bir zihniyetin ürünüdür. Kamu yararını şirketlerin lehine tanımlayan bir anlayış, yaşamın kaynağı olan doğayı korumaktan çok uzaktadır” dedi.
TEMA Vakfı'nın yıllardır sürdürdüğü ruhsat haritası çalışmaları da tabloyu açıkça gözler önüne seriyor. 29 ilde yapılan analizlerde IV. Grup maden ruhsatlarının (altın, gümüş, bakır, nikel, kömür gibi) ortalama %67’lik bir alanı kapsadığı görülüyor. Bu oran Gümüşhane’de %93’e, Kütahya’da ise %92’ye ulaşmış durumda. Üstelik bu oranlara mermer, taş, kum gibi diğer ocaklar dahil değil. Yani Türkiye’de birçok şehir neredeyse tamamen maden şirketlerine ruhsatlandırılmış durumda. Deniz Ataç bu durumu “Maden ruhsatı verilen bu alanlarda doğa, sadece üretim sürecinde değil, maden kapandıktan sonra bile yıllarca zarar görmeye devam ediyor. Liç yığınları, pasa alanları ve atık barajları sahayı terk eden şirketlerden sonra bile onlarca yıl tehlike saçıyor. Doğa yoksa hayat da yok. Toprak Dedemiz Hayrettin Karaca’nın dediği gibi: Yaşamak istiyorsan yaşatacaksın” sözleriyle özetledi.
Teklif sadece Maden Kanunu’nu değil; aynı zamanda Çevre Kanunu, Mera Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gibi birçok kritik düzenlemeyi de doğrudan etkiliyor. Ekonomik istikrar ve milli çıkar gerekçesiyle sunulan değişikliklerin, doğal varlıklar üzerindeki baskıyı daha da artıracağına dikkat çeken TEMA Vakfı, teklifin kamu yararı ilkesini zayıflattığını ve doğayı koruma yaklaşımını “engel” olarak gördüğünü vurguladı.
Yeni düzenlemeye göre tüm izin ve ruhsat süreçleri tek bir kurum olan MAPEG (Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) çatısı altında toplanacak. Kurumların ÇED görüşü verme süresi 3 ayla sınırlandırılacak ve bu sürede cevap verilmezse olumlu sayılacak. Bu da fiilen tüm doğal alanların maden faaliyetlerine açılmasının önünü açacak. Koruma altındaki alanlar kağıt üstünde kalacak, fiilen maden sahası olacak.
TEMA Vakfı, bu yasa teklifinin yalnızca doğayı değil, kırsal yaşamı, geçimlik tarımı, su ve gıda güvenliğini de doğrudan tehdit ettiğini belirtiyor. Deniz Ataç, “Bu teklif geçerse, sadece orman değil; çiftçinin tarlası, halkın suyu, çocuklarımızın geleceği de risk altına girecek. Bu düzenlemeler sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını ortadan kaldırıyor. Eğer bu teklif yasalaşırsa, korunan alanların sadece adı kalacak. Biz halk olarak yaşamak istiyorsak, önce doğayı yaşatmalıyız” diyerek çağrısını yineledi.
Meclis Komisyonu’nda tam 25,5 saat süren görüşmelerin sonunda kabul edilen teklif, şimdi Genel Kurul’da oylanacak. Eğer teklif yasalaşırsa, Türkiye’nin doğası telafisi imkânsız zararlarla karşı karşıya kalacak. TEMA Vakfı ve çevre örgütleri bir kez daha uyardı: Bu teklif Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Kabul edilmemeli, yaşam savunulmalıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.