Aksaray Vilayetliğinin 36’ncı Yılında Kimler Gerçekten Emeği Hakediyor?
“36 Yıl Sonra Hakikat: Aksaray’ı Vilayet Yapan İsimler Kimlerdi?”
Aksaray’ın vilayet oluşunun 36. yıl dönümünde, yine birileri hiçbir emeği olmadığı hâlde yıllardır sürdürdüğü reklam faaliyetlerine devam ediyor. O günlere tanıklık etmiş şanslı bir gazeteci olarak kimlerin bu işte pay sahibi olduğunu çok iyi biliyorum.
Bu davada gecesini gündüzüne, parasını puluna katan tek isim rahmetli Çapan Tekeli’dir. Aksaray Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak, elindeki sınırlı imkânla ayda bir bastığı gazetelerle Ankara-Aksaray arasında mekik dokudu. Parasızlığa, imkânsızlığa rağmen vilayetlik için kavga etti, emek verdi. Allah rahmet eylesin; mekânı cennet olsun.
Ne var ki Çapan Tekeli’nin vefatından sonra bazıları “bu vilayetlikte benim de payım var” diye ortaya çıktı ve her platformda bunu söylemekten geri durmadı. Bugüne kadar sustum; belki biri çıkar, “Basın mensupları arasında en büyük pay rahmetli Çapan Tekeli’nindir” der diye bekledim.
Öyle bir niyet de ışık da göremedim….
Bugün 36 yaşına giren Aksaray vilayetinin yıl dönümünü yine kendi reklamı için kullananlar, Valilik ve Belediye’nin kutlamalarına gölge düşürmeye çalışıyor. Zaten bu tür girişimler yüzünden vilayetlik kutlamaları yıllar önce rafa kaldırılmamış mıydı?
O günlere tanıklık eden gazetecilerden biri olarak açıkça söylüyorum:
Dönemin ANAP Milletvekili Raşit Daldal,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve eski bakan Mehmet Altınsoy,
Ve rahmetli Gazeteci Çapan Tekeli bu işin asıl mimarlarıdır.
Onların öncülüğünde; siyasetçiler, STK’lar, hatta muhalefet vekilleri bile el birliğiyle çalıştı. Sesimiz Ankara’ya ulaştı; dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı ikna eden de bu yakın mesai ve samimiyetti.
Elbette o gün herkes bir ucundan tuttu. Kimsenin gayretini inkâr etmiyorum ama kimse de vilayetlik gibi tarihî bir kazanımı kendi bireysel reklamına mal edemez.
O dönemin Belediye Başkanı Memiş Akın’ın da, diğer siyasetçilerin de emeği var; fakat kimse uzayda yaşamıyordu, hepimiz Aksaray’daydık.
Tarihi çarpıtmaya, sahte kahramanlık yazmaya gerek yok.
Kısacası, Aksaray’ın yeniden vilayet olmasının kilit taşları Raşit Daldal, Mehmet Altınsoy ve rahmetli Çapan Tekeli’dir. Gerçekler apaçık ortadayken başka senaryolar yazmanın, hele de ölmüş bir gazetecinin emeğini yok saymanın vebali ağırdır.
Bugün Aksaray’ın vilayet oluşunun 36. yıl dönümü. Ne mutlu! Ama ne yazık ki yine her yıl dönümünde olduğu gibi bazıları sahneye çıkıp boy gösteriyor.
Her taşın altından çıkan bu malum Gazeteci olduğunu iddia eden şahıslar, hiç utanmadan, sıkılmadan Aksaray’ın vilayetliğini kendilerine mal etmeye çalışıyor.
İnsan biraz utanır, biraz ar eder. Hele hele rahmetli olmuş insanların emeğini görmezden geliyorsa iki kere düşünür!
Ama yok…
Bunlar için geçmiş, sadece kişisel reklam malzemesinden ibaret.
Ben o günleri yaşamış, vilayet mücadelesinin tam ortasında mesleğini icra etmiş bir gazeteci olarak artık susamam. Aksaray’ın vilayet olması öyle çay içip fotoğraf çektirmekle olmadı!
Bu memleketin evladı, basın emekçisi rahmetli Çapan Tekeli, cebindeki son kuruşla gazete bastı bu dava için. Ankara yollarında yattı kalktı.
Dile kolay…
Her ay bir baskı, her gün ayrı bir mücadele. Eline kalemden başka bir şey almamış bu adam, vilayetlik uğruna ömrünü harcadı!
Ama şimdi ne oluyor? O günlerde nerede olduğu bile belli olmayan birileri çıkıp “vilayet olduk, ben uğraştım, ben yazdım, ben çizdim” diyor!
Hadi oradan!
Siz bu mücadelenin neresindeydiniz? Gazete arşivlerinde, haber başlıklarında, o dönemin toplantı tutanaklarında adınız var mı? Yok! Ama bugün olmuş, mikrofon bulunca konuşmaya başlıyorsunuz.
Bu nasıl bir had bilmezliktir?
Bu nasıl bir utanmazlıktır?
Bakın, burada açık açık yazıyorum:
Aksaray’ın vilayetliğinin üç temel taşı vardır:
Dönemin milletvekili Raşit Daldal,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Aksaraylı bakan Mehmet Altınsoy,
Ve bu işin gönüllüsü, yılmayan gazetecisi rahmetli Çapan Tekeli.
Bu üçlü sayesinde Ankara Aksaray’a kulak verdi.
Turgut Özal’ın önüne dosya koyanlar onlardı.
Aksaray halkını organize edenler, gece gündüz mücadele edenler onlardı.
Elbette STK’lar, belediye yetkilileri, muhalefet milletvekilleri, köylüsüyle kentlisiyle Aksaray halkı da destek verdi. Kimsenin emeği inkâr edilemez. Ama lokomotif belli!
Bugün Aksaray vilayet olduysa, o mücadelenin bayraktarlığını yapan bu isimlerdir.
Ama şimdi, geçmişin her köşesinde “ben vardım” diyen, her olayı kendi gölgesinde göstermeye çalışan bir zihniyet var karşımızda.
Her yıl dönümünde aynı şey…
Valiliğin veya belediyenin yaptığı mütevazı kutlamalara bile tahammül edemiyor, kendi ismini öne çıkarmak için çırpınıyor.
Zaten bu reklam sevdası yüzünden yıllar önce vilayet kutlamaları gölgelenmişti. Halktan uzaklaştı, samimiyet kayboldu.
Kendisine soruyorum:
Ey geçmişi pazarlamaktan başka mahareti kalmamış kişi,
Rahmetli Çapan Tekeli’nin ismini bir kere zikrettin mi?
Onun anısına bir yazı yazdın mı?
Mezarını ziyaret ettin mi?
Haaa pardon Ölüm yıldönümünü, andın.
Senin yüzünden, insanlar Rahmetli Çapan Tekeli’nin ölüm yıldönümünü bile sessiz sedasız anmak zorunda kalıyor.
Onun çabalarını genç gazetecilere anlattın mı?
Anlatamazsın!
Çünkü sen bu davanın öznesi değil, sadece kenarında dolanan bir gölgesiydin.
Bugünse bu tarihi kendi çıkarın için kullanmaya çalışıyorsun.
Ben bu satırları, yalnızca bir gazeteci olarak değil; tarihe ve hakkaniyete saygı duyan bir Aksaraylı olarak yazıyorum.
Tarihi çarpıtanlara, ölülerin emeği üzerinden prim yapanlara hakkımı da helal etmiyorum.
Birilerinin çıkıp da “o gün ne oldu, kim ne yaptı?” demesi gerekiyordu. Madem kimse demiyor, o zaman ben diyorum:
Bu vilayetlik, kimseden sadaka gibi alınmadı.
Mücadeleyle, alın teriyle, kalemle, yürekle kazanıldı!
Ve bu kentin evlatları, kimin bu işte gerçekten taşın altına elini koyduğunu çok iyi biliyor.
Bugün kendine paye çıkaranlara değil,
Rahmetli Çapan Tekeli’ye, Raşit Daldal’a, Mehmet Altınsoy’a minnetle eğiliyoruz.
Gerisi laf-ı güzaftır!