Son günlerde Aksaray’da yine o meşhur tabir dolaşıyor: “Borazancı medya.”
Kim kime göre borazancı?
Haberi yapan mı, yapmayan mı?
Karşı tarafın haberini yayınlayan mı,
Yayınlamayan mı?
İşin aslında CHP Parti Meclis Üyesi Ali Abbas Ertürk ulusal medya için kullandı bu sözleri..
Ama azıcık aklından yerel medyada geçmiştir eminim…
Şaka bi yana ulusalda olsa,yerel olsa borazancı tabir hoş olmadı.
Borazancı Kim? Kime Göre, Neye Göre?
Kim borazancı, kim değil?
Kime göre borazancı?
Neye göre borazancı?
Örneğin;
Başkasına verilen reklamları, buna paralel olarak yapılan haberleri girmediğim için mi ben borazancıyım?
Yoksa reklam alıp haber yapanlar mı borazancı?
Fikriniz bana uymuyor diye sizin görüşünüzü savunmadığım için mi borazancıyım,
yoksa sizin görüşünüzü savunanlar sayfa sayfa haber yaptığında mı borazancı oluyorlar?
Ben, reklam ya da para istemeden, sadece şehre yapılan hizmetleri halka duyurduğum için mi borazancıyım,
Yoksa reklam ya da para almadığı halde hizmet haberlerini girmeyenler mi borazancı?
Önce şunu net koyalım:
Medya sektörü zor bir sektör.
Kirası var, elektriği var, vergisi var, aidatı var.
İşçisi var ,sigortası var var oğlu var.
Ama geliri yok…
Elbette reklam geliri talep edecek, elbette finansal kaynak arayacak.
Bunu kimse inkâr edemez.
Bir kurum, bir medya kuruluşuna destek veriyorsa, bu hemen “borazancılık” diye damgalanamaz.
Çünkü aynı mantıkla, sizin de reklam ya da finansal kaynak sağladığınız medya kuruluşları borazancı olur mu?
Olur.
Ama siz o zaman bu kelimeyi ağzınıza bile almazsınız.
Benim yayın politikam belli.
Siyasi reklamların hiçbirini ücretsiz yayınlamam.
Reklam olduğunu gördüğüm hiçbir açıklamayı da haberleştirmem.
Ama Aksaray Belediyesi ve Aksaray Valiliği haberleri bu kararın dışındadır.
Neden? Çünkü orada mesele reklam değil, hizmettir.
Aksaray’ın köyüne, mahallesine, beldesine, caddesine yapılan hizmet bu şehrin gelişmesi demektir.
Hizmete para biçmem.
Bu yüzden bu kurumların haberlerinden tek kuruş talep etmem.
Şimdi soruyorum: Buna göre ben mi borazancıyım?
Başka bir arkadaşımın yayın politikası farklı olabilir.
Belediye reklam vermiyorsa, Valilik reklam vermiyorsa, onların haberini yapmaz.
Ama reklam aldığı siyasi partilerin haberlerini sayfa sayfa yayınlar.
O zaman bu arkadaşımız kime göre, neye göre borazancı?
Bu tartışmanın fitilini, CHP Parti içi merkez üyesi Ali Abbas Ertürk’ün bazı medya organlarını borazancı diye nitelendirmesi ateşledi.
Açık söyleyeyim, bu soruları kendisine yüz yüze sormak isterdim.
Ama bugün miting telaşı var, anlıyorum.
Yine de “borazancı” kelimesine takıldım.
Benim huyumdur, kimsenin takılmadığı yerlere ben takılırım.
Bir de takıldığım başka bir konu var.
Aksaray’ın “çok gerisinde” bir vilayet olduğunu ima eden, adını bilmediğim bir CHP’li bayan siyasetçi var.
Bunu Nevşehir ile kıyaslayarak söyledi.
Biliyorsunuz, Aksaray benim hassas noktamdır.
Bu siyasetçi bayan, “Aksaray’ın büyük bir potansiyeli var, ama karşılanmamış bir şehir” dedi.
Turizm, gastronomi, coğrafi ve tarımsal avantajlardan bahsetti.
Eyvallah, bu şehir vilayet olduktan sonra uzun yıllar bu alanlarda ciddi yatırım görmedi.
Ama son 6 yılda bütün bu projeleri hayata geçirmek için büyük bir emek verildi.
Nevşehir kıyasına gelirsek…
Evet, turizmde geride olabiliriz.
Çünkü turizm gerçeğimiz yıllarca halının altına süpürüldü.
Ama son yıllarda yapılan hamleleri kimse görmezden gelemez.
Paraşüt, balon, seyir terası derken Aksaray turizmde ciddi adımlar attı.
Daha çok proje var, yapılacak, paylaşılacak.
Ama gastronomi, tarım, coğrafya…
Bu alanlarda Nevşehir’in bizim gerimizde olduğu gün gibi ortada.
Aksaray, en geri kaldığı dönemlerde bile çevre illerin gerisinde kalmadı.
Ama bir konuda hak veriyorum:
Siyaset.
A’dan Z’ye bütün siyasi partiler dahil, siyaset anlamında Nevşehir’in ve Niğde’nin çok gerisindeyiz.
Bu konuda bayrağı eline alıp şampiyonluğu veririz.
Hatta destan yazarız!
Ama anlaşalım hanımefendi…
Aksaray ;ne Nevşehir’in ne de başka bir ilin gerisindedir.
Bizim eksiğimiz yatırım değil, bizim eksiğimiz siyasetin memlekete bakışı.
Borazancı tartışmasının da özünde bu var zaten:
Kim memleketin hizmetine bakıyor, kim kendi menfaatine…
Potansiyel çok ama “karşılığı alınmamış” demiş.
Buraya kadar eyvallah, hem fikiriz.
Vilayet olduktan sonra uzun süre yatırım yapılmayan, Aksaray, son 6 yılda elinden geleni yaptı.
Paraşüt, balon, teras gibi turizm hamleleriyle ciddi yol alındı.
Elbette yapılması gereken hâlâ çok proje var ama ilerleme de göz ardı edilemez.
Fakat hanımefendinin “Nevşehir’in çok gerisindeyiz” sözleri…
İşte orada frene basmak lazım.
Turizmde geçmişte doğru adımlar atılmadı, evet. bugün atılan adımlarda yetersiz onada evet…
Ama diğer alanlarda —tarım, sanayi, coğrafya —
Nevşehir bu konularda Aksaray’ın üçte biri, bile değil.
O yüzden Aksaray’ı Nevşehir’in gerisinde göstermeye çalışmak haksızlık olur.
Aksaray, en geri olduğu dönemlerde bile çevre illere karşı hep 3 katı ilerdedir.ı.
Ancak bir konuda hanımefendiyle tamamen hemfikirim:
Siyasette Nevşehir’in ve Niğde’nin fersah fersah gerisindeyiz.
Hatta Kırşehir’in….
Bunu ben de kabul ederim.
Ama diğer alanlarda Aksaray ne Nevşehir’in ne de başka bir ilin gerisinde kalır.
Niğde ve Nevşehir, Aksaray’ın istediği her projeyi, siyasileri ile allem eder kallem eder elimizden alır.
Onların siyasileri Cevval tuttuğunu kopartır.
Bizimkiler ağırbaşlı, efendi, devlet adamı,
Öyle masaya yumruk vurmak falan da neymiş,
Ayıp biz büyüklerimizden öyle görmedik.
Velhasıl
“Borazancı medya” yaftası da, “Aksaray geride” söylemi de kolay kurulan cümlelerdir.
Ama kimin borazancı olduğuna, kimin kime göre geride olduğuna karar vermeden önce, işin arka planına bakmak, kimin neyi hangi niyetle yaptığını görmek lazım.