Bugün 24 Temmuz…
Takvimde “Basın Bayramı” olarak yer buluyor.
Oysa bu bir bayram değil, olsa olsa yüzleşme günüdür.
Bugün; gazetecinin kendi haklarını bile savunamadığı, sessizliğin hüküm sürdüğü, basının susturulmasına bile alkış tutulduğu utanç günüdür.
Basın mensupları, kendi haklarını savunamazken, mücadele edemezken, kendilerine uygulanan sansüre sessiz kalırken; bir de kalkmış Basın Bayramı’nı kutluyor, öyle mi?
Bugün sosyal medyada şöyle bir dolaştım... Siyasiler başta olmak üzere, bazı basın mensuplarının da dahil olduğu kutlama mesajları havada uçuşuyor.
Ne kutluyorsunuz? Neyin bayramı bu?
Daha kendi üyelerinin hakkını savunamayan, onlar için sesini yükseltemeyen, direniş gösteremeyen federasyonlar, cemiyetler bile bu günü “bayram” diye kutlamaya kalkıyor.
Hangi yüzle?
Bakıyorum, sosyal medya tıklım tıklım “kutlama mesajlarıyla” dolu. Siyasetçisi, bürokratı, gazetecisi… Herkes aynı cümleleri ezbere sıralıyor: “Basın demokrasinin vazgeçilmezidir.”
Evet öyledir de... Hani nerde bu demokrasinin bekçileri? Sansüre, tehdide, baskıya uğrayan gazeteciler için neden tek kelime edilmez?
Ve evet…
Bugün dijital çağın tam ortasındayız.
İnternet gazeteciliği bir haberi saniyeler içinde köyden kente, kasabadan başkente taşıyabiliyor.
Yerel haberler artık sadece mahallenin değil, ülkenin gündemini belirliyor.
Ama hâlâ internet medyasını “ikinci sınıf” gören, bu mecrayı küçümseyen, görmezden gelen bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Halbuki bugün bir köşe yazarının kaleme aldığı yazı, sosyal medyada binlerce kişiye ulaşıyor.
Bir ilçede yaşanan skandal, anında ülke gündemine oturabiliyor.
Bu etkiyi görmezden gelmek, dijital medyaya uygulanan sansürle, görmezden gelmelerle basını zayıflatmak, sadece gazeteciliğe değil, halkın haber alma hakkına ihanettir.
Aksaray’ın AK Partili milletvekili, basındaki sansürü, verdiği mesajla yüzümüze çarpa çarpa gösterdi, kimseden çıt çıkmadı.
Kimse “Bu ne demek şimdi?” diyemedi.
Kalemi keskin olmayan, duruşu dik durmayan, yazdığının arkasında duramayan, basını ikiye bölen açıklamalarla bir kısmı yere göğe sığdıramazken, diğerlerini yok sayan bir anlayışa bile ses çıkaramayan meslektaşlarım var…
Ne diyor Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu;
“milletimizi hakikatla aydınlatmak ve kamuoyunun
isabetli teşekkülü için gece gündüz demeden büyük bir özveriyle emek sarf eden
başta Aksaray ilimizde faaliyette bulunan yerel gazete, dergi, radyo ve
televizyonlarımız ile ulusal haber ajansı temsilcilerimizin, üstlendikleri
sorumluluğun bilinciyle görev yapan değerli basın mensuplarımızın 24 Temmuz
Gazeteciler ve Basın Bayramı’nı en kalbî hissiyatımla tebrik eder, kendilerine ve değerli ailelerine sağlık, esenlik ve muvaffakiyetler dilerim.”
Cengiz AYDOĞDU
Aksaray Milletvekili
Bu açıklamaya , üç maymunu oynayan, tehdit karşısında susan bir camia neyin bayramını kutluyor?
Birilerinin düğmesine basmasıyla çalışan değil, halkın sesi olan bir basın varsa ortada, işte o zaman bayram kutlanır.
Ama bugün değil!
Çünkü kalem susarsa, vicdan susar. Vicdan susarsa, halk karanlığa gömülür.
Ve biz halkı karanlığa terk edecek gazetecilerden olmayacağız.Haklının yanında, haksızın karşısında mazluma umut, zalime korku salmak zorundayız.
Hepsinden daha acısı, sesini sadece Aksaray’da değil; ilçelerde, bölgede, Türkiye’de duyurabilen internet haberciliğini yok sayan bir siyasetçiye “Sen ne diyorsun?” diyemeyen bir camia var.
Perdenin arkasına sığınıp, kendisine yapılan sansürü, hakareti, değersizleştirmeyi sineye çeken gazetecilerin, bugün bayram kutlamasını ben anlayamıyorum.
Kusura bakmayın ama bu bir bayram değil; bu, mesleki utancımızın simgesi olan bir gündür.
Basın mensupları, kendi haklarını savunamazken, mücadele edemezken, kendilerine uygulanan sansüre sessiz kalırken; bir de kalkmış Basın Bayramı’nı kutluyor, öyle mi?
Kusura bakmayın ama bu bir bayram değil; bu, mesleki utancımızın simgesi olan bir gündür.
Evet, ben bugün susmuyorum. Çünkü gazetecilik, sadece masa başında oturup gelen bülteni yayına koymak değildir. Gazetecilik, gerektiğinde risk almaktır. İşini, geçimini, konforunu, hatta canını ortaya koymaktır.
Bugün basın kartı olmayan, ama halkın gerçek nabzını tutan, gece gündüz demeden çalışan onlarca internet gazetecisi, “resmi gazeteci” sayılmıyor.
Neden?
Çünkü düzene dahil değiller. Biat etmiyorlar. Kalemleri özgür, vicdanları satılık değil. İşte sorun da burada başlıyor.
Kimse kusura bakmasın ama ben bu sistemin ne bir parçası olurum ne de alkışçısı.
Bu meslek, ayakta kalacaksa; susmayanlar sayesinde kalacak.
Ve son olarak…
Şantaj, montaj, tehdit,iftira çamur, ve rüşvet teknesine binen sözde basın mensupları ilede mücadelem devam edecek.
Onlarında çalışan, Aksaray için gövdesini ortaya koyan, gecesini gündüzüne katan, çoluğuna çocuğuna ayıracağı zamanı memleketine Aksaray’a ayıran hiç bir idarecimizide yalnız bırakmayacağız.
DİJİTAL VE MODERN ÇAĞIN İ NTERNET HABER SİTELERİ SUSTURULAMAZ