Çok sevdiğim bir arkadaşım bir paylaşım yapmıştı. Şöyle diyordu:
“Öyle bir dünyadayız ki, edepsiz edepliyi bastırır, haksız da haklıyı…”
Evet, dünya bu. Başka bir dünya da yok. O zaman, bu dünyada yaşamaya mecburuz. Ama bu, her yapılan edepsizliğin yanına kâr kalacağı anlamına gelmemeli. Haksız da hakkını korumalı.
Eğer karşındaki edepsiz diye siner, susar, onun her yaptığını kabullenirsen, onun daha da azgınlaşmasına zemin hazırlayan kişi sen olursun.
“Haksızın karşısında hakkını savunmak da edepsizliktir” diye düşünüp “el âlem ne der” diye susarsan, bilin ki artık haksız olan sensin.
Hakkını savunmuyorsan, susuyorsan; sen zaten baştan kaybetmişsin demektir. Ve o suskunluğunla, haksızın üstünlüğünü sürdürmesine izin vermiş olursun.
Benim de çok sevdiğim bir söz vardır:
“Hakkını ararsan, kendini ezdirmezsen; ya edepsiz olursun, ya da şirret... insanların gözünde.”
Ama şunu unutmayın:
Herkesin ne düşündüğü değil, senin haklı olup olmadığın önemlidir.
Ben haklıysam, sonuna kadar savunurum kendimi.
İster “tetikçi” desinler, ister “şirret”, ister “edepsiz”...
Zaten bu durumlar için söylenmiş çok güzel bir atasözümüz var:
“Kem söz sahibine aittir.”
Yani sırf insanlar sana “edepsiz, şirret” demesin diye susarsan, asıl edepsizler ve şirretler haksız olmalarına rağmen senden üstün tutulur.
Ama sen bu yaftalardan korkmaz, mücadeleni verir, haksızlıkla savaşır ve sonuna kadar dik durursan...
Emin ol, zamanı geldiğinde herkes görecek:
Edepsiz kimmiş, haksız kimmiş, haklı kimmiş.
Unutma: Hakkını ararken sana “edepsiz, çirkef, şirret” diyecekler belki...
Ama sonunda kazanan sen olursun.
Ben bu korkuları aştım artık.
Bana şirret desinler, çirkef desinler, edepsiz desinler… Varsın desinler!
Şimdi sıra asıl haksız olanı ortaya çıkarmakta.
Gerekirse, bu uğurda şirretlik de yaparım, edepsizlik de... çünkü hakkımı savunuyorum.
Neden bu kadar doluyum, neden bu sözleri yazdım…
Bunu yarın yayımlayacağım bir mektubu okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.
Yalanın, riyanın, çamurun bol olduğu bir mektubu okumaya hazır olun!
Son zamanlarda arkamdan konuşanların, iftira atanların sayısı bir hayli arttı. Ben de kendimi ufak çaplı rölantiye aldım. Zaman zaman daha çok dedikodumu yapıp çekiştirsin garipler. Hatta kendilerini aştılar maşallah bu konuda. Ama ağızları da sıkı olmadığı için ballandıra ballandıra birbirlerine anlatıyor arkadaşlar, arkamdan kime ne dediklerini, kime ne mesaj gönderdiklerini…
Hatta birkaç gün evvel öyle bir şeye şahit oldum ki, pes dedim. Hakkımda dedikodu yapan asıl kişi, benimle ilgili birilerine mesaj yazarak vermiş veriştirmiş. Sonra bunu arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatarak, "Hadi şimdi görelim Ayşe'yi, Ayşe bitti artık" demiş. Ardından bunu anlattığı kişi başkasına, o başkası da bir başkasına derken, benim hakkımda mesaj atan asıl kişiye laf dolaşıp geri gelmiş.
O arkadaş da, bende o mesajın olmadığını düşünerek, mesajı bana göstererek “Falan kişi seninle ilgili böyle bir mesaj göndermiş” dedi. Güldüm ve hiç sesimi çıkartmadım. Oysa o mesaj bana gösterilene kadar kaç kişiye yollamışsa, yarısı bana dönüş yaptı.
Sevgili basın mensubu arkadaşlarım, biraz edep yahu… Yapıyorsanız bir halt, bari o sizde kalsın da böyle maskara olmayın ortada.