Önce paranoyanın anlamına bakalım: ‘’Aşırı endişe veya korkudan dolayı sıkça mantıksız kuruntularla dolu bir rahatsızlık’’ olarak tarif edilmektedir. Türkiye’de, siyaset yapan kesim de Yahudi, Amerikan, Rus, Çin, İngiliz, Arap, Fars, komünist-Faşist, kâfir ve batı paranoyası, gibi çeşitleri pek çoktur. Halk korkutularak baskı altına alınmaktadır.
Bu paranoyalardan dini, vatanı ve bayrağı koruma adına baskı altına alınan halk daha kolay idare edilmekte ve lider peşinde gitmeye mahkûm edilmektedir. Dolaysıyla ilmin-irfanın, liyakat ve ehliyetin bir yana bırakılması tabileştirilmektedir. Diğer yandan halkın istediği ve beğendiği değil liderin, şeyhin, şıhın istediği ve beğendiği geçerli hale getirilmektedir.
Becerilemeyen, suiistimal edilen her olayın içinde ve her taşın altında mutlaka Yahudi, Amerikan, Rus, Çin, komünist, faşist, kapitalist, kâfir parmağı olduğuna halk inandırılmaktadır. Ne yazikki yüzyıllardır düşmanlar bir türlü bitmedi.
Ülkede en az 200 yıldır paranoyalar üreten siyasetçiler, demokrasinin yerleşmesini, hukukun üstünlüğünü ve düşünmenin gelişmesini engellemeyi gerçekten başarmışlardır. Dolaysıyla Paranoyaklık ülkenin başına devamlı sorun açmış ve açmaya devam etmektedir. Başta Amerika, İsrail, Mısır olmak üzere birçok devlete, sözde hat bildirme laflarından sonra özür dileme mesajlarıyla, zaten gerçeğe dayanmayan mesele halledilmektedir
Dünya nüfusunu 7 milyar bunun % 02 si Yahudi nüfusu buda 14 milyon ediyor. Müslüman nüfusu, 1.4 milyar, Türk nüfusu ise yaklaşık 300 milyon. Yahudiler Müslümanların yüzde biri, Türklerin ise yaklaşık yüzde beşidir. Bir Yahudi ye yüz Müslüman ve 22 Türk düşmektedir. Müslümanların ve Türklerin ezici çoğunluğa sahip olmasına rağmen korkan paranoyaya kapılan, siyasetçiler, Müslümanlar ve Türkler olmaktadır. Anlaşılır gibi değil.
Özellikle, dindar ve aşırı sağ kesimde Yahudilerin gücü anlatılmakla bitirilemez. Müslümanların ve Türklerin başına ne gelmişse Yahudilerden yani Siyonizm belasından geldiği iddiasını hiç bırakmazlar. Bilerek veya bilmeyerek anlatılan bu masalı Müslüman ve Türk halkında aşağılık duygusu ve korku uyandırmaktadır.
Kürsülerde anlatılan, ezberlenenlerden değilde işin aslına, doğrusuna baktığımızda şu gerçeği görüyoruz. İnsanlığa hizmet edenlere 1901 den bu yana 120 yıldır verilen Nobel Ödülünü hangi ülkeler almış bakalım. Amerika 334, İngiltere 117, Almanya 98, Fransa 82, İsveç 32, Japonya 24, Rusya 25, İsviçre 23, Kanada 19 ve İtalya 10 adet olmak üzere toplam 764 dür.
Dünya’da verilen Nobel Ödülünün % 20 si olan 152’ sini, Yahudi bilim adamları almıştır. Osmanlıda hiç yok Türkiye Cumhuriyetinde ise sadece edebiyat dalında Orhan Pamuk almıştır. Türk/ Yahudi oranı bire 152 dir. Türk Aziz Sancar da Amerika adına Nobel Ödülü alarak bizi gururlandırmıştır.
Yahudiler bütün insanlardan özellikle Türklerden ve Müslümanlardan daha zekâlı mı? Elbette hayır. Yahudilerin kültüründe özellikle inançlarında, eğitime, bilime önem veriliyor. Bir Yahudi çocuğu bilim ve teknolojide mutlaka bir şeyler bulma ve icad etmek üzere yetiştiriliyor. Türk ve Müslüman larda çocuklarını en kısa yoldan nasıl zengin olacakları ve hangi okulları bitirirlerse ne kadar maaş alacakları yönünde yetiştiriliyor. İstisnalar elbette vardır ama devede kulak bile değil. Millieğitim programında öğretim-eğitim var ama yıllardır ruh ve bilim tarafı ile liyakat-ehliyet tarafı yok.
Bilim, akıl, mantık, liyakat, ehliyet ve tarih her şeydir. Filozof, her millet cehaletinin bedelini öder diyor. Ne kadar doğru, Türk Milleti, bedeli ödeye ödeye bitiremedi. Umarın milletimiz, kurnazlık, kin, nefret, çekememezlik, düşmanlık hastalığından ve öğrenilmiş ve öğretilen çaresizlikten bir gün kurtulur.
Hayrola, Muvaffak Ola, Muzaffer Ola.





